"Sonra yaparım diyenler helâk oldu..."
28/05/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Emir Gilân-ı Vâşî
hazretleri evliyânın meşhurlarındandır. Buhârâ yakınlarında bulunan Vaş köyünde
doğdu. Seyyid Emir Külâl hazretlerinin talebelerinden oldu. Onun dersleri,
sohbetleri ve teveccühlerinin bereketi ile ilimde ve evliyâlık derecelerinde
yükseldi. On dördüncü asırda yaşadı ve bu asrın sonlarında vefât etti.
Sohbetlerinde buyurdu
ki: "Fırsat ganîmettir. Hadîs-i şerîfte; (Sonra yaparım diyenler helâk
oldu) buyuruldu.”
"Her
söylediğinizi kalp huzûru ile ihlâsla, Allahü teâlâ için söyleyiniz. Gafletten,
Allahü teâlâyı unutmaktan, kötü ve bozuk ahlâktan uzak durunuz."
"Kur'ân-ı kerîmi
okumanın üç derecesi vardır. En aşağı derecesi, yalnız tecvid ile okumaktır.
Orta derecesi tecvidle ve mânâsını anlayarak okumaktır. En üstün derecesi ise,
tecvidle ve mânâsını anlayarak ve tadını kalbinde duyarak okumaktır."
"Bedenin sıhhati
şu üç şeye bağlıdır: İyi gıdâ, vücutta bozuk zararlı bir madde bulunmaması ve
zararlı şeylerden uzak durmak. Kalbin sıhhati ise şunlara bağlıdır: 1) Sâlih
amel; kalbin ve rûhun gıdâsıdır. 2) Kin, kibir gibi kötü ahlâktan sakınmak;
bunlar bedendeki bozuk maddeler gibidir. 3) Günahlardan sakınmak."
"Mânevî
perdelerin, kalp gözünün açılması, herkese nasîb olmaz. Allahü teâlâ bunu
dilediğine ihsân eder. Allahü teâlânın lütuf ve ihsânına kavuşmadıkça, bu
saâdet, pazu kuvveti ile ele geçmez."
"Bir kimse
ihlâsla, her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapmakla, ona saâdet kapıları
açılır. Bir zât, okuma-yazma bilmezdi. Fakat Allahü teâlâya ve Resûlullah
efendimize o kadar âşık idi ki, bu hâli bütün bedenine sirâyet etmişti.
Okuma-yazması olmadığı için Kur'ân-ı kerîmi okuyamazdı, ancak Kur'ân-ı kerîme
olan sevgisinden kıbleye doğru oturur, Kur'ân-ı kerîmi bir rahle üzerine koyar,
her satırı parmağı ile okuyormuş gibi tâkib ederdi. Sonra sevgi ve ihlâsla;
'Allahım! Ne hoş buyuruyorsun' derdi. Her gün belli vakitlerde öyle
Kur'ân-ı kerîmle meşgul olurdu. Bir müddet sonra kendisinde yüksek hâller
meydana geldi ve murâdına kavuştu."
"Allahü teâlâyı
zikreden, O'ndan bir karşılık beklememelidir. Kim zikrine karşılık Allahü
teâlâdan bir şey bekler ve o beklediği şey olursa, karşılığında maddî bir şey
aldığı için, zikrin bir mânâsı kalmaz."
"Kalbin îmân ile dolu olmasına alâmet bütün Müslümanlara şefkat etmek, onların dertleri ile dertlenmek, işlerinde onlara yardımcı olmaktır. Nifakla dolu olan kalbin alâmeti; kin, hased ve düşmanlıktır."