Nasihatlerin birincisi itikadı düzeltmektir
05/05/2019 Pazar Köşe yazarı S.K
İtikadı düzelttikten sonra, İslamiyet’in
emirlerini yapmak, yasak ettiklerinden kaçınmak lazımdır. Sonra kalbi
temizlemek ile mamûr etmelidir.
İslam âlimlerinin göz bebeği, tasavvuf
bilgilerinin mütehassısı, velîlerin önderi
ve Müslümanların baş tâcı İmam-ı Rabbani “rahmetullahi aleyh”, kelam
[iman] ve fıkıh bilgilerini, Resulullahın güzel
ahlakını açıklamakta bir derya olan Mektubat kitabının
üçüncü cilt on yedinci ve otuz dördüncü mektuplarında şöyle
buyurmaktadır:
"Nasihatlerin birincisi, Ehl-i
sünnet âlimlerinin, kitaplarında bildirdiklerine göre, itikadı [imanı]
düzeltmektir. [Müslümanların,dört mezhebinden (Hanefî, Şafiî, Malikî,
Hanbelî) herhangi birinin âlimine Ehl-i sünnet
âlimi denir.]
İtikadı (imanı) düzelttikten sonra,
fıkıh ilminin bildirdiği ibadetleri yapmak, yani İslamiyet’in emirlerini
yapmak, yasak ettiklerinden kaçınmak lazımdır. Beş vakit namazı, üşenmeden, gevşeklik
yapmadan, şartlarına ve tadil-i erkâna dikkat ederek, kılmalıdır. [Tadil-i
erkân, namazda beş yerde yani rükû, iki secde, kavme ve celsede, her uzvun
hareketsiz ve sakin olup, bir miktar durmak demektir.] Nisap miktarı malı ve
parası olan [dinen zengin olan], zekât vermelidir.
Kıymetli ömrü, lüzumsuz mubahlara bile
harcamamalıdır. Haram ile geçirmemek, elbette lazımdır.
(Gıybet) etmemelidir. Gıybet
haramdır. [Gıybet, bir Müslüman’ın gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir.]
Nemîme, yani Müslümanlar arasında
söz taşımamalıdır. Bu iki günahı işleyenlere çeşitli azaplar yapılacağı
bildirilmiştir. Yalan söylemek ve iftira etmek de haramdır. Müslümanların
ayıplarını örtmek, gizli günahlarını yaymamak ve kusurlarını affetmek çok
sevaptır. Küçüklere, emri altında bulunanlara [zevceye, çocuklara, talebeye,
askere], fakirlere merhamet etmelidir. Kusurlarını yüzlerine vurmamalıdır. Olur
olmaz sebeplerle o zavallıları incitmemeli, dövmemeli ve sövmemelidir. [Hiç
kimsenin dinine, malına, canına, şerefine, namusuna saldırmamalı.] Herkes,
kendi kusurlarını görmeli, Allahü teâlâya karşı yaptığı kabahatleri
düşünmelidir. Allahü teâlânın, kendisine ceza vermekte acele etmediğini,
rızkını kesmediğini bilmelidir.
İmanı, itikadı düzelttikten ve
İslamiyet’e uygun ibadetleri yaptıktan sonra, vakitleri, kalbi temizlemek ile
mamûr etmek lazımdır. Allahü teâlâyı hatırlamadan, bir ân geçirmemelidir.
Vücut, eller, ayaklar dünya işleri ile uğraşırken, kalp hep Allahü teâlâ ile
olmalı, Onu hatırlamakla lezzet duymalıdır. Ahkâm-ı İslamiyeye ne kadar çok
yapışılırsa, yani İslamiyet’in emirlerine ne kadar çok uyulur ve yasaklarından
ne kadar çok sakınılırsa, Onu anmanın lezzeti artar. Ahkâm-ı İslamiyeye
uymakta, gevşeklik, tembellik arttıkça, o lezzet de azalır ve kalmaz olur.
Daha ne yazayım? Aklı olana bu kadar
yetişir. Allahü teâlâ hepimize saadet-i ebediyeye kavuşturan şeyleri yapmak
nasip eylesin! Âmin."