Mirâc, akıl değil, iman işidir
07/02/2024 Çarşamba Köşe yazarı O.Ü
Sual: "Mirac hadisesini aklımız almıyor!" diyenlere, ne demeli, nasıl cevap vermelidir?
Cevap: Peygamberlik makamı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın
eremeyeceği, anlayamıyacağı çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında
anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi.
Mucize ve keramet de, akıl ile anlaşılamaz, izah edilemez. Bunların hepsi,
Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile olmaktadır. Mirâc da, âdet olan işlerin
aksinedir. Mucizelerin hepsi de böyledir. Bu sebeple imanı olanların,
Mirâc mucizesine inanması lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü teâlânın sonsuz
kudretini ve Peygamber efendimizin de, Onun Peygamberi olduğunu iyi anladığı
için, Mirâcı, herkes inkâr ederken veya tereddüt geçirirken o, hemen ve
tereddüt etmeden tasdik etti ve 'Sıddîklık' makamına yükseldi. Çünkü Mirâcı
kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir...
Resulullah efendimiz, Mekke-i mükerremeden Sidre-tül-müntehâya kadar,
Cebrail aleyhisselam ile birlikte gitti ve Sidrede şaşılacak çok şeyler
gördü. Cennetteki nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü. Hadis-i şerifte;
(Mirâc gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten makaslarla
dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebraile sordum. Ümmetinin
hatiplerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir
dedi) buyuruldu.
Resulullah efendimiz, cenâb-ı Hakkın cemalini görmek arzusundan ve
zevkinden, Cennetteki nimetlerin hiçbirine bakmadı. Sidreden ileriye, yalnız
olarak, nurlar arasında ilerledi. Zamansız ve mekânsız olarak, ahirette Allahü
teâlânın görüleceği gibi, anlaşılamayan ve anlatılamayan bir hâlde, Allahü
teâlâyı gördü.
Peygamber efendimize mirâc gecesi, Cennette nasip olan rü’yet şerefi
dünyaya indikten sonra, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda
müyesser olmuştur. Peygamber efendimiz;
(Namazda, kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar) buyurmuştur.
Bütün bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı da hadis-i
şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu haberleri
kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye veya hadis-i
şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.