"Kötü düşüncelerden kalbinizi uzak tutun!"
27/05/2023 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Şerefüddîn Osman Efendi Şeyh Ahmed Yesevî hazretlerinin
halîfelerindendir. Türkistan’da doğdu. Şeyh Ahmed Yesevî hazretlerinin
sohbetlerinde bulunup dersleriyle yetişti. Talebelerinin en meşhurları arasında
yer aldı. Ahmed Yesevî hazretlerinin vefâtından sonra Türkistan'da duramaz oldu
ve hocasının meşhur talebelerinden bazılarılarıyla birlikte Anadolu’ya
geldiler. Osman Efendi Yozgat'a bağlı Keçikıran köyünde bir zaviye (dergâh)
yaparak halkı irşad etti. Bu köy bugün Osmanpaşa nâhiyesi adıyla anılmaktadır.
1240 (H.638) yılında orada vefât etti.
Sohbetlerinde buyurdu ki: "Uzun emel, uzun arzular ile
kıymetli vaktinizi zâyi etmeyiniz. Kötü düşüncelerden kalbinizi uzak tutunuz.
Vesveselerden, boş düşüncelerden zihninizi temizleyiniz. Her gün belli bir
vakitte Kur'ân-ı kerîm okuyunuz. İyilerin yolu budur. Dünyâ gam ve kederinde
kalmak, eline dünyâlık geçmedi diye üzülmek, akıllıların işi değildir. Dünyâlık
için üzülmekten ele ne geçer? Zamânı iyi işlerde harcamak gerekir. Ticâret ve
zirâat iyi işlerdendir. İhlâsla Allahü teâlâyı anmak en büyük nîmettir."
"Dünyevî maksatlar için benim yanıma gelmeniz ve benden bir şey talep
etmeniz ahmaklıktır. Allahü teâlâ kitaplarını, dünyevî kazanç yollarını
bildirmek için indirmemiş, Peygamberlerini bunun için göndermemiştir. Bilakis
onları kullarına dîni öğretmek için göndermiştir. Dünyâlık kazanmak için kitap
ve peygambere ihtiyaç yoktur. Kitap ve peygamber olmadan da dünyâlık
kazanılabilir. Cenâb-ı Hak bu hususta dinli dinsiz bütün yaratıklarının
rızıklarına kefildir...
Bir kimse uygun bir mürşid-i kâmil, rehber elinde kemâlin
zirvesine ulaşırsa, Peygamber efendimizin vekîli olur. Peygambere dünyâyı
kazanma yollarını öğretmesi lâzım değil iken onun vekillerine niye lâzım olsun.
Pîr-i kâmilin duâsıyla dünyâlık elde etmek makbûl değildir. Bid'at ve gaflet
ehli böyle şeylere müptelâ olmuş, tutulmuştur. İşin özü şudur ki: Bir kul
namaz, oruç, Kur'ân-ı kerîm okumak ve zikri bu maksatla yaparsa, dünyâlık
bakımından onun durumu iyi olur. Fakat âhiret sevabından mahrûm kalır. Nitekim
âyet-i kerîmede meâlen şöyle buyrulmaktadır:
(Kim dünyâ hayâtını ve onun süsünü isterse, onlara yaptıklarının [çalıştıklarının] karşılığını burada tam olarak veririz. Bu hususta bir eksikliğe de uğratılmazlar. Onlar öyle kimselerdir ki, âhirette kendileri için ateşten başkası yoktur. Dünyâda yapageldikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten yapageldikleri şeyler hep boştur." (Hûd sûresi: 15-16)