İnsanda tercih hürriyeti vardır
25/05/2023 Perşembe Köşe yazarı O.Ü
“İnsanlar iradeli işlerinde hür
iseler de, irade ve ihtiyarlarında hür değil, mecburdur!”
Sual:
İnsanlar, dünyada, yaptıkları veya söylediklerini, yapmak ve söylemek
mecburiyetinde midirler?
Cevap: İnsan
bir şey yapacağı zaman, önce bunu seçer, irade edip ister, sonra yapar. Bundan
dolayı, kullar, iş yapmakta mecbur değildir. İster yapar, istemezse yapmaz.
İnsanın bir işi yapmak istemesi için, önce bu işi görerek,
işiterek, düşünerek hatırlaması, kalbine gelmesi lazımdır. İnsan, kalbine gelen
bir şeyi ister veya istemez. Birisi bir şeyi faydalı bulur, yapmak ister,
diğeri de lüzumsuz görür, yapmak istemez. İşlerinde hür olduğunu söyleyen
insanların iş yapmayı önceden kalblerine getiren, faydalı, lüzumlu olup
olmadığını bildiren kimdir? Birindeki düşünce, diğerinde niçin hasıl olmaz veya
niçin lüzumlu görülmez? İşte bu çeşitli sebepler, insanın elinde değildir.
Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinden bazıları;
“İnsanlar iradeli işlerinde hür iseler de, irade ve
ihtiyarlarında hür değil, mecburdur” demişlerdir.
Dehr suresindeki âyet-i kerimeye, Ebül-Hasen-i Eş'arî
hazretleri;
(Siz,
ancak Allahü teâlânın dilediğini istersiniz!) manasını
vermiştir. En'âm suresinin 125. ayetinde meâlen;
(Allahü
teâlâ kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için genişletir.
Dalalette bırakmak istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki,
oraya hakikatin girebilmesi, sahibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir) Hûd
suresinin 34. ayetinde meâlen;
(Ben size
nasihat etmek istesem bile, Cenâb-ı Hak dalalette kalmanızı dilemiş ise, size
faydası olmaz) buyurulmuştur.
Kaza ve kadere inanmayan Mutezîle ve bunların izinde gidenler,
bu âyet-i kerimeler karşısında şaşırıp kalmaktadırlar.
İnsan iradesinin, cebre doğru sürüklendiğini gösteren böyle
vesikalar yanında, insanı işlerinde sorumlu tutacak bir hürriyete malik olduğu
da meydandadır. Mahkemeler, hatta her insanın vicdanı, bir can yakanın, bir
zalimin affedilmesini istemez. Cebriyye mezhebindekiler bile, kendisine haksız
olarak saldırana kızmakta, hatta ona karşılık yapmakta kendilerini haklı
bulurlar. Şairin biri diyor ki:
“Kaza ve kaderin işkencelerine bile razı olduğunu söyleyen Cebriyye fırkasındaki birinin ensesine bir tokat vur! 'Ne yapıyorsun' diyecek olursa, kaza ve kader böyle imiş de! Bakalım sana hak verir mi?”