Osmanlı Şeyhülislâmı Molla Hüsrev
05/12/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Molla Hüsrev hazretleri Üçüncü Osmanlı Şeyhülislâmıdır. İsmi,
Muhammed bin Feramuz (Feramerz)'dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde
doğdu. Babası, bir Fransız subayı iken Müslüman olmuştu. Burhâneddîn Haydar
Hirevî ve zamânının diğer âlimlerinden ilim tahsîl etti. Tahsîlini
tamamladıktan sonra müderrislik yaptı. Sultan İkinci Murâd Hân devrinde
Kadıaskerliğe tâyin edildi. İstanbul'da Galata ve Üsküdar kâdılıklarına tâyin
edildi. Bu arada Ayasofya Müderrisliğini de yürüttü. Bursa'ya gidip ilim
öğretmekle meşgûl olduğu sırada Fâtih Sultan Mehmed Hân tarafından İstanbul'a
dâvet edilerek, şeyhülislâmlığa tâyin edildi. Yirmi sene, şeyhülislâmlık
vazifesini yürüttükten sonra 1480 (H.885) senesinde İstanbul'da vefât etti.
Fâtih Sultan Mehmed Hân, Molla Hüsrev'i çok takdîr ederdi. Molla
Hüsrev'den söz ettiği zaman; "Zamânımızın Ebû Hanîfe'sidir" diyerek,
teveccüh ve sevgisini belirtirdi... Bir defâsında bir düğün yemeğinde,
hocası Molla Gürânî'yi sağ yanına, Molla Hüsrev'i sol yanına alarak oturmak
sûretiyle iltifâtta bulunmuştu.
Molla Hüsrev, buyurdu ki: "Dünyâ ve âhirette insanın şerefi
ve iki âlemde üstün derecelere nâil olması, ancak doğru îtikâd olan Ehl-i
sünnet îtikâdında bulunmak ve sâlih amel işlemekledir. Allahü teâlâ Peygamber
efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem), Peygamberlerin sonuncusu ve doğru
yolu gösterici olarak gönderdi. O'ndan sonra da O'nun ümmetinden büyük âlimler
yarattı. Bu âlimler de, O'nun bildirdiklerini, insanların anlayacakları bir
şekilde îzâh ettiler. Allahü teâlâ, bu âlimlerden dört mezheb imâmını seçti. Bu
büyüklerin ihtilâfını rahmet kıldı. Diğer fıkıh âlimleri de bu âlimlerin
mezheblerine göre fetvâ verdiler.
Allahü teâlâ, bu büyük âlimler arasında da, en büyük imâm ve
yüksek himmet sâhibi, ümmetin ve dînin kandili İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe Nu'mân
bin Sâbit'i seçti. Onun yaptığı hizmet sebebiyle, Allahü teâlâ onun makâmını
Cennet'in en yüksek derecesinden eylesin. Şüphesiz ki, Ebû Hanîfe'nin dînî
hükümlere dâir bildirdiği şeyler, dalgaları birbirlerine çarpan bir deniz,
hattâ sapıklığın karanlığını gideren parlak bir kandildir.
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, fıkıh bilgilerini toplayarak,
kısımlara, kollara ayırdığı ve usûller, metodlar koyduğu gibi, Resûlullahın ve
Eshâb-ı kirâmın (rıdvânullahi aleyhim ecmaîn) bildirdiği itikâd, îmân
bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden (İlm-i
kelâm) yani îmân bilgileri mütehassısları
yetişti."